Şimdi kaçınız kaç kere kampa gitti bilemem. Ama bizim ergenliğimizin ilk kuralı bir çadır alıp o çadırı kurmak ve festivalden festivale gitmekti. Aşırı zevkliydi tabii o zamanlar, standartlarımız da oluşmadığı için tabi her şeyi kabul ediyorduk. Sabahın 6′ sında uyanmayı, o ufacık çadırı insanlarla paylaşmayı, üç gün duş almamayı falan alskdjflkdfgh.
Hala bir festivale gittiğim zaman kamp kurmak isterim ama benim isteklerimi karşılamak artık zor. Yaşlanınca insan her türlü dıdısı oluyor demek ki. Mesela sabahın 6′ sında kafama güneş gelmesin isterim. Çok sıcak olmasın isterim. Mekanım geniş olsun isterim. İsterim de isterim.
İşte bu yüzden, bu şartları karşılayamama yüzünden uzun zamandır kampa gitmedim, gitmem de. Tek bir şartla giderim. Şöyle bir çadırımız olacak:
Önü açık olacak böyle rahat rahat nefes alabileceksin.
İçi de geniş olsun böyle ferah ferah. Tıkış tıkış olmayalım.
Böyle rengarenk olsun iç açıcı. Niye hep satılan çadırları olduğu gibi alıp kullanıyoruz ki zaten? Manyak mıyız biz?
Önünde böyle rahat rahat oturabileceğimiz bir alan olsun. Yere kilimimizi atıp rahat rahat oturabilelim.
İşte bu süslü çadır kurma olayının ismi glamping. Aşırı özeniyorum var ya. Aslında yapımı kolay. Sonuçta iki kumaş parçası. Mesele içini dolduracak arkadaş bulmak… Haydi konsere dediğin zaman hop diye gelivericek birileri yani.